7 Ocak 2017 Cumartesi

YOBAZ



Kamus-ı Türki'de "İri ve kaba, kuvvetli, tüvana, zıpır." anlamlarıyla karşılanır.  Osmanlı argosunda medreselerde çöreklenmiş talebe kılığındaki eşkıyaya verilen ad olarak değerlendirilir. Günümüzdeki manası, zaman içerisindeki anlam kaymalarıyla oluşmuştur. 

Üçüncü Selim Nizam-ı Cedîd düzenlemelerine henüz geçtiği sıralarda en büyük muhalefeti “istemezükçü” Yeniçeri ve Medreseli taifelerinden görüyordu. Nizam-ı Cedid taraftarları da karşı tedbir olarak yeniçeriyi hoş tutma, ulemayı darıltmama politikasını uzlaşmacılıkla götürmeye çalışıyorlardı. Bilhassa medreselerde yuvalanmış, öğrenci kılığında, yaşı geçkin, beli silahlı, avrata, oğlana, sefahate düşkün “yobaz” tabir edilen baş belalarından da kurtulmaya uğraşıyorlardı. 

O zaman kesitinde,1794 yılına ait bir belgede, talebe kılığındaki eşkıya  olarak nitelenmektedir. Sadaret tarafından Bursa Naibine gönderilen fermanın gereği olarak İzmitli Külahlı Ali, Aydınlı Kara Mustafa ve Aydınlı Osman adlı üç yobaz cezalandırılmak üzere İstanbul’a gönderiliyor. Belgenin ruhuna nüfuz etmek isteyenler için birebir çevirdim. 

Bursa Naibinin Sadarete Yazdığı İlam:
«Der-Devlet-Mekîne Arz-ı Dâî-i Kemîneleridir ki; 
Bu esna-i sa’d-iktirânda Asitâne-i Aliyye medreseleri misillü mahrûse-i Brusa’da vaki medreselerde sâkin talebe gürûhu ehl-i ırz ve ta’lîm-i ulûm-ı tedrîs ile meşgûl olmak mukteziyatdan iken ba’zen içlerinde yobaz ta’bir olunur ziyy-i talebede kendülerini ihtifâ ve cibilliyât-ı aslîsi üzere gûnâgün zamîrinde caygîr fesâdâtı icra edenler marifet-i şer’le ve müderrisleri marifetleriyle teftiş ve tefahhus olunmak babında vürûd eden emirnâme-i hazret-i veliyyü’n-ni’amiye imtisâlen Sultan Yıldırım Bayezid Han Medresesi’nde sâkin İznikmidli Külahlı Ali ve Aydınlı Kara Mustafa ve Sultan Murad-ı Sâni Medresesi’nde sâkin Aydınlı Osman nâm kimesneler talebe-i ulûm sûretine girip ilm-i marifetden bî-behre dâima âlât-ı harb ile gezüp erâzil ve nekebât ile ülfet ve ihtilât gâh fahişe avret ve oğlan ile gûnâgün fısk u fesâd etmek âdet-i müstemirreleri olduğunu bî-garaz sikât-i sahihatü’l-kelimât ihbarlarıyla lede’ş-şer’ mütehakkık olmağla mezbûrûn üzerlerinde âlât-ı harble ahz ve te’dîbât-ı lâyıkaları icrâsîçün Hüdâvendigâr Mütesellimi marifetiyle der-devlet-medâra irsâl olunmasını bi’l-cümle müderrisîn-i kirâm dâîleri iltimâs etmeleriyle mezbûrûnun kendilerini te’dîb ve emsâlini terhîb re’y-i âlîlerine menût mevâddan olmağın mezkûru’l-ism üç nefer yobaz mütesellim-i merkûm marifetiyle li-ecli’t-te’dîb tesyîr olunduğu ol ki vâkiü’l-hâldir bi’l-iltimâs pâye-i serîr-i a’lâya arz u i’lâm olundu. Bâkîyü’l-emr li-hazret-i men-lehü’l-emrindir. Hurrire fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min Saferü’l-hayr li seneti tis’a ve mi’eteyn ve elf. [Hicri 1209 Safer 25/Miladi 21.9.1794]

el-Abd el-Dâî li-Devleti’l-Aliyyeti’l-Osmaniyye
eş-Şeyh Mehmed el-Mevla bi-Hilafeti Mahrûse-i Brusa»

Hiç yorum yok: