Sinan ÇULUK
A
Galata’da Kulekapısı sekenesinden tabanca kundakçısı Osman, Ayazma’da
Hacı Emin’in kahvesinde bizim semtde Osmanlıdan biri bu Asitane sekenesi
(sakinleri) Rusya devletinden pek ihtiraz ediyorlar. Devlet-i müşarünileyh o
rütbe meşhur değildir. Hâlâ arka sınırında Osmanlıya haraç verir. Onun kavgası
da bir şey değildir. Bu taraftan onun havfı (korkusu) yoktur. Ancak olanca
askeri arka sınırda, dış denizde üç yüz pare cenk sefinesi (savaş gemisi)
vardır. El an ol taraflardan başka mahalle gidemez. Bu tarafa dolaşacak olsa
İngiltereli ve Fransalı cümlesini (tamamını) yakarlar. Bunlardan havf eder.
Yoksa geçirir de cenk vakti askerini sarhoş eder. Öyle kavgayı sever. O asker
bastığı yeri bilmez. Karşısındaki de öldüm ölesiye geliyorlar zannedip
havfından geri kaçar. Bir kere göğüs çevirmeyip karşı üzerine varılır ise
cümlesi tüfenklerini bırakıp yüzü aşağı düşerler diyerek nakl eyledi diye
söylediği işitilmiş olduğu.
B
Ayazma’da merkum Hacı Emin, Üsküdar’da Bülbülderesi’nde
sufilerden bir şeyh var imiş. Bizim Hafız onun yanında eğlendiğinden Şeyh-i
mezbur söylemiş ki; Rusya Devleti ve saire hükümetlerinde bulunan memaliğin (memleketlerin)
fethi Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın yüzünden değildir. Asitane’ye mesned-i
vala-yı sadaret-i uzmaya (sadaret makamına) birisi gelecektir. Fütuhat onun
yüzündendir diyerek nutuk eylediğini rivayet eyledi deyü söylediği işitilmiş
olduğu.
C
Şehzade civarında köşebaşında Çıkrıkçı karşısında İzzet’in
kahvesinde Unkapanı üstünde Filyokuşu mahallesinde müteehhilen sakin (evli
olarak oturan) Çıkrıkçı Abdi eğer bu Asitane-i aliye altı mah (ay) daha böyle
kesatlıkla gider ise çok fenalaşır. Her bir şey pahalı, ticaret yok, masraf
yerinde, bilmem nasıl olur. Edirne’nin rençberanından başka çarşılısı dahi
kendilerini idare edemeyip bütün kırlara düşmüşler. Kimi mısır ve kimi çapa ile
darı ekerler. Ticaretleri olmadığından dükkanlarında neyi var ise zararına
verip ve hanelerinde olan eşyalarını değer değmezine füruht edip (satıp)
barınırlar imiş. Sanki iyi mi olacak, günden güne fenalaşmakta. Cümlesi Hak’dan.
Vakitlerin hükmüdür diye söylediği işitilmiş olduğu.
D
Sultan Mehmed’de (bugünkü Fatih semti) Boyacıkapısı
civarında Hüseyin’in kahvesinde Sadr-ı Anadolu (Anadolu Kazaskeri) devletlü efendi
hazretlerinin tebeasından Derviş “evvelden
arpalık sahipleri ve cesimce (büyükçe) kazaların hakimleri mahallerinde mansıp
üzerinde iken bizler ferman ile gidip hayli akçe hizmetlenir idik. Şimdi onlar
kalktı. Muhassıllar idare ediyorlar. Hizmetkarlık da bitti, artık bir şey bırakmadılar”
diye söylediği işitilmiş olduğu.
E
Ahmediye meydanında karavul gezen asakir-i muntazama
neferatından bir kaçına bir takım fahişeler “elinizden çektiğimiz nedir, gece
ve gündüz rahatımız yok, bari gezdiğimiz mahallerde rahat bırakın karavul
iseniz bizleri fenalıkta bulunduğumuz vakit tutun götürün. Edepsizi
arayacağınıza edepsizliği siz ediyorsunuz. Deveden büyük fil var. Gideriz devletlü
serasker paşa hazretlerinin önüne feracelerimizi bırakırız “ diye şamata
etmekte oldukları görülüp işitilmiş olduğu.
F
Tophane’de Kara Cehennem’in kahvesinde Tatar Tophaneli Resul
“sadr-ı sabık devletlü Hüsrev Paşa hazretlerinin azillerine acımam zira kırk
beş senedir tuğ ve alem çekerler. Bir gün merfu‘ü’l-vezare olmadılar (vezirliği
kaldırılmadı). Bu âlemde bir şeyin arzusu kalmadıktan sonra tarikının
nihayetine vasıl oldu (yolun sonuna geldi). Velhasıl hiçbir şeyde arzusu
kalmadı. Azrail ile karındaş olsa on sene daha ömrü ya var ya yok. Akça çok,
baki ömrünü sahilhanede ve konağında safa ile geçirsinler. Bundan böyle ne
yapacak, kuş kadar ömrü kalmış, lakin dairelerinde biraz fukara var, bî-hâsıl
kaldılar. Hususan Tatar Ağası memuriyeti vuku‘u iki üç mah olmadı. Yirmi beş
kesesi telef ve buna mümasil (benzer) nice adamlara yazık oldu” diye söylediği
işitilmiş olduğu.
G
Ortaköy sekenesinden (sakinlerinden) Hilmi Efendi “sadr-ı
sabık müşarünileyh hazretlerinin azl ve infisalleriyle zat-ı hazret-i
vekaletpenahinin mesned-i vala-yı vekalet-i uzmayı teşrifleri vuku bulmuş. Huda
selamet ve muvaffakiyet ihsan buyursun. Zat-ı hazret-i sadaret-penahi akil ve
müdebbir zevat-ı izamdandır” diye medh eylediği işitilmiş olduğu.
H
Eyüplü Hacı Ali Efendi memur kullarıyla kayıkta esna-yı
refakat ve müsahabette “behey cânım, biz ve nâs (insanlar) fena olduk. Zat-ı
hazret-i şehenşahi ve vükela-yı fiham hazeratı ne yapsınlar. Biz hanemizde bir
karıya söz anlatıp nizam veremiyoruz. Var mı bize kahvehanelerde boşboğazlık
etmek. Cenab-ı Hak vükela-yı fiham hazeratına muvaffakiyet ihsan buyursun,
bizden azizim hayır duadır”diye söylediği işitilmiş olduğu.